Necip Fazıl Kısakürek Sözleri
Necip Fazıl Kısakürek sözleri ile güzel sözler yazılarımıza devam ediyoruz. Ünlülerin yer aldığı kategorimizde sizlere bugün Necip Fazıl Kısakürek’in söylemiş olduğu özlü sözler yer almakta. Türkiye’nin en ünlü isimlerinden biri olan Necip Fazıl Kısakürek zamanında söylediği özlü ve güzel sözler aşağıdadır.
Necip Fazıl Kısakürek
♥ Bin “günahın” olsa da bana, bir “gün ah’ım” yok sana…
Veren de o alan da o, nedir senden gidecek? Telaşını gören de, can senin zannedecek.
♥ Ne hasta bekler sabahı, ne taze ölüyü mezar, ne de şeytan, bir günahı, seni beklediğim kadar.
İnsanlar ikiye ayrılır, vaktini beşe ayıranlar, vaktini boşa ayıranlar.
♥ Başım çığlıklı bir çocuk, onu nasıl avutsam? Ne yapsam da ölümü bir saatçik unutsam?
Tam 30 yıl saatim işlemiş ben durmuşum, gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.
♥ Biz; ayakları şişene kadar namaz kılan peygamberin, gözleri şişene kadar uyuyan ümmetiyiz.
Bizler açlıktan karnına taş bağlayan peygamberin,doymak bilmeyen ümmetiyiz .
♥ Ne gelirse başımıza Hak’tandır; fakat geliş sebebi, Hak’tan ayrılmaktandır.
Dün geçti bugünü düşünüyorum, yarın var mı? Gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı?
♥ Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten affet, senden habersiz aldığım her nefesten.
Çok sıkıldıysan hayattan, bir mezarlığa git. Ölüler iyi bilir; yaşamak güzeldir.
♥ Ölüm her aklına geldiğinde ‘ah’ edip ‘vah’ edip inleme; bu halinle rabbimi incitmiş olacaksın. Ecel kapıyı çaldığı zaman evi telaşa verme; o geldiği zaman, sen çoktan gitmiş olacaksın.
Ya Allah’a baş eğer hiç kimseye eğmezsin, ya da herkese baş eğer hiçbir şeye değmezsin.
♥ Evdeki hesabımız bile çarşıya uymuyorken, ahiret hesabımızın vay haline.
Seni affetmek hayatımın en büyük hatasıydı. Nerden bilebilirdim ki. Katilini affedersen seni yine öldüreceğini…
♥ Başım çığlıklı bir çocuk, onu nasıl avutsam? Ne yapsam da ölümü bir saatcik unutsam?
Kendini dünyalar kadar değerli zannedenlere kısa bir not; dünya beş para etmiyor…
♥ Öz anne-babasını huzurevine gönderip, evde kedi köpek besleyen insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz…
Öyle ucuz değil gül koklamak… Gül tutan ele diken batmalı… Bir aşka gönül veren o aşkın kapısında yatmalı!
♥ Ağaçtan düşen yaprak nasıl kurumaya mahkûmsa; gönülden düşen insan da ‘unutulmaya mahkûmdur.
Ömrün ilk yarısı; ikinci yarısını beklemekle, ikinci yarısı da; ilk yarısının hasretiyle geçer.
♥ Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil.
Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.
♥ Dünya güzel olsaydı, doğarken ağlamazdık… Yaşarken temiz kalsaydık ölünce yıkanmazdık.
Eğer tadını bilirseniz ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir.
♥ Benimki benim, seninki de senin! Bu şeriattır… ”Seninki senin, benimki de senin! Bu tarikattır… Ne benimki benim ne de seninki senin herşey Allah’ın! Bu da hakikattir!
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
♥ Yarın elbet bizim, elbet bizimdir gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa yaşasın kefenimin kefili karaborsa.
♥ Beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan; sen öp seccadem.
İnsan namaz kılarsa, namaz da insanı insan kılar.
♥ İki insan çeşidi vardır. Zaman geçtikte hatalarıyla yüzleşen! Zaman geçtikçe yüzsüzleşen.
Kavuşmak mı? Belki… Daha ölmedim!
♥ Geçti, istemem gelmeni yokluğunda buldum seni.
Akıldan büyük nimet, zekâdan da ağır yük tanımıyorum.
♥ Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık, anla ki yok Allah’tan başkasıyla yakınlık.
Ayasofya’nın kapılarıyla beraber ‘ruhumuzu’ kilitlediler; ruhumuzu kilitlemek için Ayasofya’yı kilitlediler!
♥ Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat; zift dolu gözlerde karanlık kat kat… Yalnız seccademin yününde şefkat; beni kimsecikler okşamaz madem; öp beni alnımdan, sen öp seccadem!
Bir idamlık Ali vardı, asıldı; kaydını düştüler, mühür basıldı. Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı. Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; bahçeye diktiği üç beş karanfil…
♥ Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere, ayağım takılıyor yerdeki gölgelere.
İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var; sükût gibi münzevi, çığlık gibi hürsünüz. Dünyada taşınacak bir kuru başınız var; onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.
♥ Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
♥ Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.
Zamanın çarkları sizi yürütüyor, zamanın çarkları beni öğütüyor…
♥ İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan kork.
Armut deyip geçmeyin, onun ilk hecesi çoğu kişide yoktur!
♥ Yanında olduğum zaman değerimi bilmezsen; değerimi bildiğin gün beni yanında bulamazsın…
Üç günlük dünya için gayret üstüne gayret, ebedi bir yaşam için gayret yok hayret.
♥ Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Bana çağdışı diyorlarmış. Ne büyük bir onur! Ben bu çağın dışında kalmayayım da, içinde mi boğulayım.
♥ Geçti, istemem gelmeni, yokluğunda buldum seni; bırak vehmimde gölgeni, gelme, artık neye yarar?
Ömür ağaç dalında savrulan bir yapraktır; ne kadar genç olursan ol sonun kara topraktır!
♥ Yüz daha versen yüz uman yüzler bilirim… Yokuşlara kardeş olan düzler bilirim… Dünya öküzün üstünde derler ama dünyanın üstünde nice öküzler bilirim!
İnsanı olgunlaştıran yaşı değil, yaşadıklarıdır…
♥ Hayatımızın yarısını uyuyarak geçiriyoruz, diğer yarısını da uyutularak…
Adam olmak cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir.
♥ Ölüm herkesin başına gelir, ama geç ama erken… Ya kazanırken, ya da kazandığını yerken.
Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.
♥ Benim ayağımın altıda müsait başımın üstü de nerde olacağını sen belirle…
Gençlik… Gelip geçti… Bir günlük süstü; nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
♥ Yalnızım diye üzülmüyorum… Çünkü biliyorum, yalnız insanın ihanet edeni de olmaz…
İçimizde bu kadar perişan hale getirilmeseydik; dışımızda bu kadar hürmetsizliğe uğramayacaktık.
♥ Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık, anladım ki yok Allahtan başkasına yakınlık…
Siz hiç bir sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmaz.
♥ Önüne gelenle değil, seninle ölüme gelenle beraber ol.
Sabır, çekilen şeyi duymamak değil, ona dayanmayı bilmektir.
♥ Anladım işi; san ’at Allah ı aramakmış, marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış…
Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti, iyi insanlar iyi atlara binip gitti.
♥ Ben geçmişimi dürdüm, büktüm ve kaldırıp çöpe attım, bu çöpleri ise ancak; kediler ve köpekler karıştırır!
Bana bir ben lazım, bir de beni anlayan. Beni bir ben anlarım, bir de beni yaradan…
♥ Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın; gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!
Allah bir! Demektense ecel teri dökerken; ölüversem, beklenmez anda Allah bir erken…
♥ Akıldan büyük nimet, zekâdan da ağır yük tanımıyorum.
Ey bir aileye bile hükmedemeyen ilerici. Üç kıtaya, yedi denize hükmeden ecdadın mı gerici?
♥ Yum gözünü, kalbine her an yokluğu üfür! Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür…
İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa imha için de o kadar cehalet kâfidir…
♥ Yusuf baştan aşağı iffet olduktan sonra, Züleyha baştan aşağı afet olsa ne yazar.
Sokak lambası gibi olma ey yar. Kime yandığın belli olsun.
♥ Bir namazım, bir duam, birde eski seccadem, hepsi hepsi bu kadar, işte benim sermaye.
Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen; hem yolunu kaybedersin, hem dostunu!
♥ Ölürsün kapanır yollar geriye ben mezarla sırdaş olur, beklerim varılmaz hayale işaret diye toprağında bir taş olur beklerim.
Yön yön sarılmışım ne yana baksam, sarılan olur da saran olmaz mı? Kim bu yüzü çizen sanatkâr rebam, geçip de aynaya soran olmaz mı?
♥ Diyorlar bana, kalsın şiirde sözde yerde, sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde.
Her ağızda, her telde fanilik dırıltısı, sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı!
♥ Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür sana çöl gibi gelen, o göl diyorsa göldür…
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür.
♥ Kader, beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı; elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı!
Hayatın çilesine tahammül gerek, değil mi ki sefa ile cefa müşterek. Sizce ağlamak için gözyaşı mı gerek? Bazen dertliler de ağlar ama gülerek…
♥ Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar; ne kendisine yar, ne kimseye yar, bir rüya uğrunda ben diyar diyar, gölgemin peşinden yürür giderim.
Uğruna ölmekse seni yaşatmak bin kere ölürüm de adına leke sürdürmem, gururdur namustur bayrak ve sancak, aksa da kanım zalimi güldürmem!
♥ Ölüm zorların zoru, yaşamak ondan da zor!
Ve tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla! Yaşaya dursun insan, hayat dediği zanla.
♥ Kişiye göre davranacaksın, küçükle küçük olacaksın hatta ama seviyesizin seviyesine inecek kadar düşmeyeceksin hayatta…
Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu? Mademki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?
♥ Patiska kefen çürük teneşir isli kazan. Minarede “ölü var!” diye bir acı sala… Er kişi niyetine saf saf namaz… Ne ala! Böyledir de ölüme kimse inanmaz hala! Ne tabutu taşıyan ne de toprağı kazan…
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader; aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
♥ Bu kasvet dünyasında kalmadı özlediğim, namaz vaktinden başka, anını gözlediğim.
Ne başını kapat, altını göster; ne altını kapat, üstünü göster. Hepsini kapat, imanını göster.
♥ Her kahkahanda Allah’a teşekkür etmiyorsan, neden her ağladığında o’na kızıyorsun?
Zonklayan başım benim, kan pıhtısı, cerahat; ona yastıkta değil, secde yerinde rahat…
♥ Kula kulluk etme! Unutma ki sen de kulsun. Ve gerektiğinden fazla önem verme! Yoksa unutulursun.
İnsanın sevdiğini kaybetmesi, dişini kaybetmesi kadar ilginçtir. Acısını o an yaşar, yokluğunu ömür boyu.
♥ Gökler ağlıyor, biz ağlamışız çok mu? Bize yobaz diyorlar, haberin yok mu?
Kimileri vardır aşkın en yücesine layıktır. Kimileri vardır aşkın en yücesini versen de, aşağılıktır.
♥ Düşünmek şu, bu değil, öteleri düşünmek; sizinse düşünceniz yataklarda eşinmek.
Gençliğine doyamadan gitti, derler. Doymak mümkün mü ki, doyup da gitsin. Doymak burada değil. Burası acıkmanın yeri.
♥ Kadın mezarlığa girerken başını kapıyor, dışarı çıkarken açıyor, ölüye karşı kapayıp, diriye karşı açmak akıl almaz.
Soruldu mu ne bilirsin diye; ”haddimi bilirim” soruldu mu ne istersin diye; “haddimi bilir, hakkımı isterim” demeli…
♥ Elindeyse zamana, dur, geçme diye dayat. Bir sigara içmekten daha kısa bu hayat.
Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
♥ Allah var fakat bizim ondan, yalnız sorulduğu zaman haberimiz var!
Sonunda ‘eyvah’ diyeceğin şeylere, başında ‘eyvallah’ deme. Pişman ol fakat pişman ölme.
♥ Af var diye işlenen suçtan vicdan burkulur; affı sigortalayan hayâsızdan korkulur…
Çocukken gün battı mı, bir köşede ağlardım; nihayet döne döne aynı noktaya vardım.
♥ Ellerime uzanan dudakları tepeyim, Allah diyen gel seni ayağından öpeyim!
Ölecek miyim, tam da söyleyecek çağımda, söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda.
♥ Ayağın taşa takıldığında “Allah kahretsin” bile dememelisin, dua etmelisin ki taşa takılan bir ayağın var…
Camiye dikey olarak gel, yatay olarak zaten geleceksin!
♥ Kadından kendisinde olmayanı isteriz; hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
♥ Hep nefis çıkar karşıma, ölüp ölüp dirilsem; insandan kaçmak kolay, kendimden kaçabilsem.
Benim istediğimi Allah istemiyorsa, konu kapanmıştır.
♥ An oluyor bir garip duyguya varıyorum; ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?
Verirler ” ben acizim, kudret senin” dedikçe… Verenin şanı büyük, sen iste istedikçe…
♥ Payımıza sükût düştüğünden beridir, kalbimizin sesini daha bir güzel duyar olduk.
Necip Fazıl’a sormuşlar: “neden sigarayı bu kadar çok seviyorsunuz?” “Benim için yanan bir tek o var” demiş…
♥ Keşke ben Allah kelimesinden başka, ağzından tek söz bile çıkmayan bir dilsiz olsaydım!
Helal ile beslersen çocuğunu hürmet ile öder borcunu, haram ile beslersen o’nu hakaret ile öder borcunu.
♥ Çıkamam, aynalar, aynalar zindan. Bakamam, aynada, aynada vicdan; beni beklemeyin, o bir hevesti; gelemem, aynalar yolumu kesti.
Çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını yorganını satardın.
♥ Cevabımın şiddetinden susuyorum!
Ey gönül, gidenden ümidini kes! Kaçan bir hayale benziyor herkes, sanki kulağıma gaipten bir ses buluşmalar kaldı mahşere diyor.
♥ Fikrin olduğu her yerde şiddet, operatörün neşteri gibi bir nimet, olmadığı yerde de katilin bıçağı şeklinde bir afettir.
Öyle insanlar vardır ki; lağıma düşseler, lağımı kirletirler.
♥ Dinde zorlama yoktur, insan özgürdür elbette! İsteyen bu dünyada pişer, isteyen ahirette!
Sevdalın şu dağı del dese, koşar, delersin! İş Allah’a geldi mi, gücün yok, sendelersin!
♥ Hayatın çilesine tahammül gerek, değil mi ki sefa ile cefa müşterek? Sizce ağlamak için göz yaşı Mı gerek? Bazen dertliler de ağlar ama gülerek…
Ölüm güzel bir şey, budur perde arkasından haber, güzel olmasaydı ölür müydü peygamber!
♥ Rahminde cemiyetin ben doğum sancısıyım, mukaddes emanetin dönmez davacısıyım!
Sizde olan tükenir onda olan sonsuz, feza sizin olsa ne yapacaksınız onsuz.
♥ Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var; oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!
Felsefe; çürük cevizlerle dolu bir denizde sağlam cevizi aramaktır.
♥ Hayat dediğin Allah (c.c.) için değilse, ne çıkar hayat önünde eğilse.
Sanma oruç, bu akşam tıklım tıklım ye diye; bu akşam, yarın oruç tutabilmek için ye.
♥ Sabırda pişer koruk, yerle bir olur doruk. sabır, sabır ve sabır, işte Kur’an ‘da buyruk .
Haram kazanılan aş, aşıdan sayılmaz… Hak için akmayan yaş, yaştan ayılmaz. Kişi, başım var diye övünmesin; secdeye varmayan baş, baştan sayılmaz.
♥ Düşünüyorum: O’ndan evvel zaman var mıydı? Hakikatler, boşluğa bakan aynalar mıydı?
Sırma renginde pislik, dünyanın süsü püsü, bende tek aziz eşya annemin başörtüsü…
♥ Biz bize gerici diyenlere ancak deh demek için gerideyiz…
Nöbet sende diye aldanma sakın, zannetme bakidir devranın senin! Bir gün bizim köye yolun düşerse, boynuna asılır fermanın senin!
♥ Ey Müslüman, sana düşen nimet sadece çile… Uyumamak ve düşünmeye memur olmak… Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını ve yorganını satardın!
Gideriz, nur yolu izde gideriz, taş bağırda, sular dizde, gideriz, bir gün akşam olur, biz de gideriz, kalır dudaklarda şarkımız bizim.
♥ Yolumun karanlığa saplanan noktasında, sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Şimdi Fatih kalksa mezarından ne ben onu tanırım ne o beni tanır… Ama İstanbul’u Bizanslılar almış deyip tekrar savaşır.
♥ İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal, hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal.
Biz şiiri iman için bilmişiz ve bu mihrak bilgiyi, her bilginin geçtiği bin bir yol ağzı biliyoruz.
Bir önceki güzel sözümüz olan Başsağlığı Sözleri başlıklı yazımızda başsağlığı, başsağlığı mesajları ve başsağlığı sözleri gibi etiketlerin yer aldığı sözler bulunmaktadır.